Tanrı’ya karşı savaşır

(Elçilerin İşlerin 5: 33-39) Yok eğer Tanrı’nın işiyse, bu adamları yok edemezsiniz. Hatta kendinizi Tanrı’ya karşı savaşır durumda bulabilirsiniz.

Kurul üyeleri bu sözleri işitince çok öfkelendiler ve elçileri yok etmek istediler. Ama bütün halkın saygısını kazanmış bir Kutsal Yasa öğretmeni olan Gamaliel adlı bir Ferisi, Yüksek Kurul’da ayağa kalktı, elçilerin kısa bir süre için dışarı çıkartılmasını buyurarak kurul üyelerine şunları söyledi: “Ey İsrailliler, bu adamlara yapacağınızı iyi düşünün!

Şimdi size şunu söyleyeyim: Bu adamlarla uğraşmayın, onları rahat bırakın! Çünkü bu girişim, bu hareket insan işiyse, yok olup gidecektir. Yok eğer Tanrı’nın işiyse, bu adamları yok edemezsiniz. Hatta kendinizi Tanrı’ya karşı savaşır durumda bulabilirsiniz.”

(Elçilerin İşlerin 5: 33-35, 38-39)

İnsanlardan çok, Tanrı’nın sözünü dinlemek gerek

(Elçilerin İşlerin 5: 29-32) İnsanlardan çok, Tanrı’nın sözünü dinlemek gerek.

Petrus ve öbür elçiler şöyle karşılık verdiler: “İnsanlardan çok, Tanrı’nın sözünü dinlemek gerek. Atalarımızın Tanrısı, sizin çarmıha gererek öldürdüğünüz İsa’yı diriltti. İsrail’e, günahlarından tövbe etme ve bağışlanma fırsatını vermek için Tanrı O’nu Önder ve Kurtarıcı olarak kendi sağına yükseltti. Biz, Tanrı’nın kendi sözünü dinleyenlere verdiği Kutsal Ruh’la birlikte bu olayların tanıklarıyız.”

(Elçilerin İşlerin 5: 29-32)

Kesin buyruk vermiştik

(Elçilerin İşlerin 5: 25-28) Siz öğretinizi Yeruşalim Kenti’nin her tarafına yaydınız. İlle de bizi bu adamın kanını dökmekten sorumlu göstermek istiyorsunuz.

O sırada yanlarına gelen biri, “Bakın, hapse attığınız adamlar tapınakta dikilmiş, halka öğretiyor” diye haber getirdi. Bunun üzerine komutanla görevliler gidip elçileri getirdiler. Halkın kendilerini taşlamasından korktukları için zor kullanmadılar.

Elçileri getirip Yüksek Kurul’un önüne çıkardılar. Başkâhin onları sorguya çekti: “Bu adı kullanarak öğretmeyin diye size kesin buyruk vermiştik” dedi. “Ama siz öğretinizi Yeruşalim Kenti’nin her tarafına yaydınız. İlle de bizi bu adamın kanını dökmekten sorumlu göstermek istiyorsunuz.”

(Elçilerin İşlerin 5: 25-28)

Kapıları açtığımızda kimseyi bulamadık!

(Elçilerin İşlerin 5: 22-24) Tutukevini kilitli ve tam bir güvenlik altında, nöbetçileri de kapılarda durur bulduk. Ama kapıları açtığımızda içerde kimseyi bulamadık!

Ne var ki, görevliler zindana vardıklarında elçileri bulamadılar. Geri dönerek şu haberi ilettiler: “Tutukevini kilitli ve tam bir güvenlik altında, nöbetçileri de kapılarda durur bulduk. Ama kapıları açtığımızda içerde kimseyi bulamadık!” Bu sözleri işiten tapınak koruyucularının komutanıyla başkâhinler şaşkına döndüler, bu işin sonunun nereye varacağını merak etmeye başladılar.

(Elçilerin İşlerin 5: 22-24)

Rab’bin bir meleği zindanın kapılarını açtı

(Elçilerin İşlerin 5: 17-21) Gidin! Tapınağa girip bu yeni yaşamla ilgili sözlerin hepsini halka duyurun.

Bunun üzerine, kıskançlıkla dolan başkâhin ve yanındakilerin hepsi, yani Saduki mezhebinden olanlar, elçileri yakalatıp devlet tutukevine attırdılar. Ama geceleyin Rab’bin bir meleği zindanın kapılarını açıp onları dışarı çıkarttı. “Gidin! Tapınağa girip bu yeni yaşamla ilgili sözlerin hepsini halka duyurun” dedi. Elçiler bu buyruğa uyarak gün doğarken tapınağa girip öğretmeye başladılar.

(Elçilerin İşlerin 5: 17-21)

Rab’be inan sayısı giderek arttı

(Elçilerin İşlerin 5: 14-16) Buna karşın, Rab’be inanıp topluluğa katılan erkek ve kadınların sayısı giderek arttı.

Buna karşın, Rab’be inanıp topluluğa katılan erkek ve kadınların sayısı giderek arttı. Bütün bunların sonucu, yoldan geçen Petrus’un hiç değilse gölgesi bazılarının üzerine düşsün diye halk, hasta olanları caddelere çıkartıp şilteler ve döşekler üzerine yatırır oldu. Yeruşalim’in çevresindeki kasabalardan da kalabalıklar geliyor, hastaları ve kötü ruhlardan acı çekenleri getiriyorlardı. Bunların hepsi iyileştirildi.

(Elçilerin İşlerin 5: 14-16)

Birçok belirtiler ve harikalar yapılıyordu

(Elçilerin İşlerin 5: 12-16) Elçilerin aracılığıyla halk arasında birçok belirtiler ve harikalar yapılıyordu. İmanlıların hepsi Süleyman’ın Eyvanı’nda toplanıyordu.

Elçilerin aracılığıyla halk arasında birçok belirtiler ve harikalar yapılıyordu. İmanlıların hepsi Süleyman’ın Eyvanı’nda toplanıyordu. Halk onlara büyük saygı duyduğu halde, dışarıdan hiç kimse onlara katılmayı göze alamıyordu.

(Elçilerin İşlerin 5: 12-13)

Mülkü bu fiyata mı sattınız?

(Elçilerin İşlerin 5: 7-9) Petrus ona şöyle dedi “Rab’bin Ruhu’nu sınamak için nasıl oldu da sözbirliği ettiniz_ İşte, kocanı gömenlerin ayak sesleri kapıda, seni de dışarı taşıyacaklar.”

Bundan yaklaşık üç saat sonra Hananya’nın karısı, olanlardan habersiz içeri girdi. Petrus, “Söyle bana, mülkü bu fiyata mı sattınız?” diye sordu.

“Evet, bu fiyata” dedi Safira.

Petrus ona şöyle dedi: “Rab’bin Ruhu’nu sınamak için nasıl oldu da sözbirliği ettiniz? İşte, kocanı gömenlerin ayak sesleri kapıda, seni de dışarı taşıyacaklar.”

(Elçilerin İşlerin 5: 7-9)

Tanrı’ya yalan söylemiş oldun

(Elçilerin İşleri 5: 1-4) Neden yüreğinde böyle bir düzen kurdun? Sen insanlara değil, Tanrı’ya yalan söylemiş oldun.

Hananya adında bir adam, karısı Safira’nın onayıyla bir mülk sattı, paranın bir kısmını kendine saklayarak gerisini getirip elçilerin buyruğuna verdi. Karısının da olup bitenlerden haberi vardı.

Petrus ona, “Hananya, nasıl oldu da Şeytan’a uydun, Kutsal Ruh’a yalan söyleyip mülkün parasının bir kısmını kendine sakladın?” dedi. “Mülk satılmadan önce sana ait değil miydi? Sen onu sattıktan sonra da parayı dilediğin gibi kullanamaz mıydın? Neden yüreğinde böyle bir düzen kurdun? Sen insanlara değil, Tanrı’ya yalan söylemiş oldun.”

(Elçilerin İşleri 5: 1-4)

Yüreği ve düşüncesi birdiler

(Elçilerin İşleri 4: 32-37) İnananlar topluluğunun yüreği ve düşüncesi birdi. Hiç kimse sahip olduğu herhangi bir şey için “Bu benimdir” demiyor, her şeylerini ortak kabul ediyorlardı.

İnananlar topluluğunun yüreği ve düşüncesi birdi. Hiç kimse sahip olduğu herhangi bir şey için “Bu benimdir” demiyor, her şeylerini ortak kabul ediyorlardı. Elçiler, Rab İsa’nın ölümden dirildiğine çok etkili bir biçimde tanıklık ediyorlardı. Tanrı’nın büyük lütfu hepsinin üzerindeydi. Aralarında yoksul olan yoktu. Çünkü toprak ya da ev sahibi olanlar bunları satar, sattıklarının bedelini getirip elçilerin buyruğuna verirlerdi; bu da herkese ihtiyacına göre dağıtılırdı.

Örneğin, Kıbrıs doğumlu bir Levili olan ve elçilerin Barnaba, yani Cesaret Verici diye adlandırdıkları Yusuf, sahip olduğu bir tarlayı sattı, parasını getirip elçilerin buyruğuna verdi.

(Elçilerin İşleri 4: 32-37)

Toplandıkları yer sarsıldı

(Elçilerin İşleri 4: 29-31) Duaları bitince toplandıkları yer sarsıldı. Hepsi Kutsal Ruh’la doldular ve Tanrı’nın sözünü cesaretle duyurmaya devam ettiler.

Şimdi ya Rab, onların savurduğu tehditlere bak! Senin sözünü tam bir yüreklilikle duyurmak için biz kullarına güç ver. Kutsal Kulun İsa’nın adıyla hastaları iyileştirmek için, belirtiler ve harikalar yapmak için elini uzat.”

Duaları bitince toplandıkları yer sarsıldı. Hepsi Kutsal Ruh’la doldular ve Tanrı’nın sözünü cesaretle duyurmaya devam ettiler.

(Elçilerin İşleri 4: 29-31)

Halklar neden boş düzenler kurdu?

(Elçilerin İşleri 4: 23-26) Ey Efendimiz! Yeri göğü, denizi ve onların içindekilerin tümünü yaratan sensin. Kutsal Ruh aracılığıyla kulun atamız Davut’un ağzından şöyle dedin: ‘Uluslar neden hiddetlendi, Halklar neden boş düzenler kurdu?

Serbest bırakılan Petrus’la Yuhanna, arkadaşlarının yanına dönerek başkâhinlerle ileri gelenlerin kendilerine söylediği her şeyi bildirdiler. Arkadaşları bunu duyunca hep birlikte Tanrı’ya şöyle seslendiler: “Ey Efendimiz! Yeri göğü, denizi ve onların içindekilerin tümünü yaratan sensin. Kutsal Ruh aracılığıyla kulun atamız Davut’un ağzından şöyle dedin:

‘Uluslar neden hiddetlendi,
Halklar neden boş düzenler kurdu?
Dünyanın kralları saf bağladı,
Hükümdarlar birleşti
Rab’be ve Mesihi’ne karşı.’

(Elçilerin İşleri 4: 23-26)

Böylece onları çağırdılar

(Elçilerin İşleri 4: 17-20) Tanrı’nın önünde, Tanrı’nın sözünü değil de sizin sözünüzü dinlemek doğru mudur, kendiniz karar verin. Biz gördüklerimizi ve işittiklerimizi anlatmadan edemeyiz.

Ama bu haberin halk arasında daha çok yayılmasını önlemek için onları tehdit edelim ki, bundan böyle İsa’nın adından kimseye söz etmesinler.”

Böylece onları çağırdılar, İsa’nın adını hiç anmamalarını, o adı kullanarak hiçbir şey öğretmemelerini buyurdular. Ama Petrus’la Yuhanna şöyle karşılık verdiler: “Tanrı’nın önünde, Tanrı’nın sözünü değil de sizin sözünüzü dinlemek doğru mudur, kendiniz karar verin. Biz gördüklerimizi ve işittiklerimizi anlatmadan edemeyiz.”

(Elçilerin İşleri 4: 17-20)

Bu adamları ne yapacağız?

(Elçilerin İşleri 4: 16-17) “Bu adamları ne yapacağız?” dediler. “Yeruşalim’de yaşayan herkes, bunların eliyle olağanüstü bir belirti gerçekleştirildiğini biliyor.

“Bu adamları ne yapacağız?” dediler. “Yeruşalim’de yaşayan herkes, bunların eliyle olağanüstü bir belirti gerçekleştirildiğini biliyor. Biz bunu inkâr edemeyiz. Ama bu haberin halk arasında daha çok yayılmasını önlemek için onları tehdit edelim ki, bundan böyle İsa’nın adından kimseye söz etmesinler.”

(Elçilerin İşleri 4: 16-17)

Konuşmayı dinlemiş olanların birçoğu iman etti

(Elçilerin İşleri 4: 1-4) Ne var ki, konuşmayı dinlemiş olanların birçoğu iman etti. Böylece imanlı erkeklerin sayısı aşağı yukarı beş bine ulaştı.

Kâhinler, tapınak koruyucularının komutanı ve Sadukiler, halka seslenmekte olan Petrus’la Yuhanna’nın üzerine yürüdüler. Çünkü onların halka öğretmelerine ve İsa’yı örnek göstererek ölülerin dirileceğini söylemelerine çok kızmışlardı. Onları yakaladılar, akşam olduğu için ertesi güne dek hapiste tuttular. Ne var ki, konuşmayı dinlemiş olanların birçoğu iman etti. Böylece imanlı erkeklerin sayısı aşağı yukarı beş bine ulaştı.

(Elçilerin İşleri 4: 1-4)