Hz. İbrahim’i Çağırış

Kutsal Kitap’ın Yaratılış Bölümünü okudukça, son zamanlarda aklımda sıkça beliren bir soru oluştu: ‘Tanrı, tüm ulusları yarattığı hâlde neden sadece bir kişiyi seçip, onun aracılığıyla kutsamak istedi? Bu seçimin ardındaki amaç neydi? Peki, Tanrı neden tüm uluslar arasından sadece İbrahim’i seçti?
Tanrı’nın halkının rolü, tüm ulusları Yahweh ile barıştırmaktır. Tanrı, birini seçerek, o kişi aracılığıyla birçok kişiyi kutsar. Tanrı’nın halkı, sevgi ve adalet gibi yüksek değerleri içselleştirip, Yahweh’e tapınan bir topluluk olarak Tanrı’yı sadakatle temsil etmelidir. O halde, Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın İbrahim’i seçmesine ve nasıl kutsadığına bakalım!

Tanrı neden İbrahim’i seçti?
RAB Avram’a, “Ülkeni, akrabalarını, baba evini bırak, sana göstereceğim ülkeye git” dedi, “Seni büyük bir ulus yapacağım, seni kutsayacak, sana ün kazandıracağım, bereket kaynağı olacaksın. Seni kutsayanları kutsayacak,seni lanetleyeni lanetleyeceğim. Yeryüzündeki bütün halklar senin aracılığınla kutsanacak.” (Yaratılış 12:1-3).
İbrahim, Tanrı’nın kendisine seslenişine yanıt vererek ailesini terk etmek zorunda kaldı. “İbrahim; yaşadığı yeri, alışkın olduğu kültürü, çevresindeki tüm ilişkilerini ve putperest inancını, kısacası sahip olduğu her şeyi geride bırakıp, hiç görmediği bir yere ve tanımadığı bir kültüre gitmeye çağrıldı.
Buna benzer şekilde, İsa’nın oniki öğrencisinin İsa tarafından çağrıldıklarında, her şeyi geride bırakıp O’nu takip ettiklerini okursunuz. (Luka 5:9–11). İsa, öğrencilerine O’nu takip etmek için kendilerini inkâr etmeleri ve kendi çarmıhlarını yüklenip O’nu takip etmeleri gerektiğini söyledi.
“Ardımdan gelmek isteyen kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin. Canını kurtarmak isteyen onu yitirecek, canını benim uğruma yitiren ise onu kurtaracaktır.’’ (Matta 16:24–25)
Tanrı İbrahim’i, hayatını daha iyi bir hale getirmesi ve onun aracılığıyla tüm uluslar için harika planının sorumluluğunu üstlenmesi amacıyla oradan ayrılmak için seçti. Bu karar, Tanrı’nın İbrahim’i büyük ve güçlü bir ulusun atası olarak şekillendirme sürecinin bir parçasıydı. Fakat İbrahim’in hayatını incelediğimde, onun çok akıllı bir insan olmadığını ve mükemmel bir hayat yaşamadığını görüyorum.
Birçok hata yaptı, insanların önünde büyük bir korkuya kapıldı ve hatta eşi olan kadının, kendisinin kız kardeşi olduğu yalanını söyledi (Yaratılış 20:1-3). Ve sabırsızlıktan, cariyesinden bir oğul dünyaya getirdi, ancak sonrasında büyük bir pişmanlık yaşadı. Yaklaşık yüz yaşına geldiğinde, nihayet vaadedilen oğlu İshak’ı aldı.
Öte yandan İbrahim, kişisel olarak Tanrı’yla olan ilişkisine güvenerek doğru kararlar almaya çalıştı ve Tanrı’nın çağrısına itaat etti. Sadece Tanrı’nın kendisini yönlendirmesiyle, kendisine verilen büyük görevi tamamlamak için iman yolculuğuna çıktı.
İbrahim’in yaşamından alınan örnekle, bugün de imanlıların yeni bir hayata adım atmak için çağrıldığını gözlemliyoruz. Birçok imanlı; dünyevi arzular, bolluk ve rahatlık dolu bir hayatı terk edip Rab’bin seçilmiş bir kulu olarak yaşamaya karar verir ve O’nun çağrısına güvenerek sonsuz mutluluğa ulaşmak için çaba gösterir.
Siz de Tanrı’nın seçtiği kişi olduğunuzu kabul ederseniz, sonsuz mutluluğa kavuşur ve güven içinde bir hayat sürersiniz.
“Her şeyi kendi isteği doğrultusunda düzenleyen Tanrı’nın amacı uyarınca önceden belirlenip Mesih’te seçildik ” (Efesliler 1:12).


Tanrı Niçin İbrahim’i Çağırdı?
Avram yüzüstü yere kapandı. Tanrı, “Seninle yaptığım antlaşma şudur” dedi, “Birçok ulusun babası olacaksın. Artık adın Avram değil, İbrahim olacak. Çünkü seni birçok ulusun babası yapacağım. Seni çok verimli kılacağım. Soyundan uluslar doğacak, krallar çıkacak. Antlaşmamı seninle ve soyunla kuşaklar boyunca, sonsuza dek sürdüreceğim. Senin, senden sonra da soyunun Tanrısı olacağım. Bir yabancı olarak yaşadığın toprakları, bütün Kenan ülkesini sonsuza dek mülkünüz olmak üzere sana ve soyuna vereceğim. Onların Tanrısı olacağım.” (Yaratılış 17:3-8).
Tanrı, onu putperestliğin yaygın olduğu Keldaniler’in Ur şehrindeki evinden çağırdığında, halkı için büyük tasarıları vardı. Fakat Avram, seçilmiş bir kişi olduğunu hiç fark etmemişti ve dünyanın Kurtarıcısının kendi soyundan geleceğini hayal dahi edemiyordu. Tanrı, ona ‘Birçok Ulusun Babası’ anlamına gelen ‘İbrahim’ adını verdi. Öyle ki, Tanrı bir lütuf olarak, İbrahim’i kutsayanları kutsayacak, onu aşağılayanları ise lanetleyecek ve yeryüzündeki tüm uluslar, İbrahim’in aracılığıyla kutsanacaktır, dedi. Bu yüzden, Tanrı’nın onu çağırmasının nedenlerini şimdi daha iyi anlayabiliyoruz.
“Seni fazlasıyla kutsayacağım; soyunu göklerin yıldızları, kıyıların kumu kadar çoğaltacağım. Soyun düşmanlarının kentlerini mülk edinecek.” (Yaratılış 22:17)
İbrahim, sonunda biricik oğlu İshak’ın kurban edilmesi emrine bile itaat etti ve böylece Tanrı’nın çağrısına sadık olduğunu bir kez daha gösterdi. Tanrı, oğluna zarar vermesini engelledi ve onun soyundan gelecekler için bir kez daha söz verdi. İbrahim’den, Tanrı’nın seçilmiş halkı olan ulus ortaya çıktı ve onlara ‘Tanrı’nın sözleri’ emanet edildi (Romalılar 3:2). Böylece Tanrı’nın yasaları ve gelecek Mesih hakkındaki peygamberlik sözleri de gerçekleşmiş oldu.


Seçilen İbrahim’in soyundan Tanrı neyi istiyor?
Seçilen İbrahim’in soyundan Tanrı, Mesih için yolu hazırlamak ve tüm ulusları kutsamak istemektedir.
Tanrı, İbrahim’in soyuyla yeryüzündeki tüm ulusların kutsanacağına söz verdi (Yaratılış 22:1–18). Bu vaat, İbrahim’in soyu aracılığıyla tüm ulusların kutsanacağını içermektedir. İbrahim’in soyundan gelecek olan Mesih, dünyadaki tüm insanların günahlarını bağışlayacak, onları Tanrı ile barıştıracak ve herkes O’nun aracılığıyla sonsuz yaşama kavuşacaktır.
Elçi Pavlus, bunu Galatyalılara şöyle açıkladı: “Vaatler İbrahim’e ve soyundan olana verildi. Tanrı birçok kişiden söz ediyormuş gibi, ‘Ve soyundan olanlara’ demiyor; ‘Soyundan olana’ demekle tek bir kişiden, yani Mesih’ten söz ediyor.” (Galatyalılar 3:16).
Eski Antlaşma kitabında peygamber İşaya bile, Tanrı’nın egemen bir şekilde İbrahim’i putperestlikten çağırmasının ve onun aracılığıyla ulusları kutsamaya karar vermesinin gerçekleştiğini hatırlatıyor.
“Doğruluğun ardından giden, RAB’be yönelen sizler, beni dinleyin: Yontulduğunuz kayaya, çıkarıldığınız taş ocağına bakın. Atanız İbrahim’e, sizi doğuran Sara’ya bakın. Çağırdığımda tek kişiydi İbrahim, ama ben onu kutsayıp çoğalttım” (Yeşaya 51:1–2)
İbrahim, kendi kültüründen, arkadaşlarından ve komşularından daha yüksek bir ahlaki yaşam sürdüğü için çağrılmadı. Onu çağıran Tanrı’ya aitti. Tanrı onunla konuştuğunda dinledi, Tanrı söz verdiğinde güvendi ve Tanrı emrettiğinde itaat etti.
Biz de İbrahim’in iman örneğini izleyerek, Tanrı’nın çağrısına itaat etmeli ve O’nu hoşnut etmeyen yaşamı bırakıp yeniden başlamalıyız. Eski yaşam biçiminden çıkmadığımız sürece, yeni bir yaşam biçimine adım atamayız. Nereden başlamamız gerektiğini bilmediğimizde şöyle demeliyiz: ‘Ya Rab, ben ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, ama Seni hoşnut etmeyen tüm eski alışkanlıklarımı bırakacağım ve kurtuluş yoluna kavuşmak için yeniden Mesih’in aracılığıyla başlayacağım!’ İşte imanın başlangıcı budur.
İman yolculuğu, İbrahim’in Ur’u (günah ve inançsızlık yeri) terk etmesi ve dünyevi rahatlıklardan vazgeçmesiyle başlar. Dünyanın isteklerini terk edip, zihnin yenilenmesiyle Tanrı’nın isteğini yerine getirmek ve O’nu yüceltmek için doğru adımı atmak gereklidir.
“Bu nedenle, eğer bir kimse Mesih’te ise, o yeni bir yaratıktır; eski şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur.” (2. Korintliler 5:17).

İbrahim’in iman hayatından neler öğrenebiliriz?
Tanrı’ya Tam İtaat: İbrahim, Tanrı’nın çağrısına itaat etti ve ne olacağını bilmeden yola çıktı. Bu, bize iman yolunda Tanrı’nın emirlerine tam güvenip adım atmamız gerektiğini öğretir. İbrahim’in örneği, bizlere Tanrı’nın planını anlamadan bile O’na güvenerek adım atmanın önemini gösteriyor.
İncil İbraniler 11:8’de “İman sayesinde İbrahim miras alacağı yere gitmesi için çağrılınca, Tanrı’nın sözünü dinledi ve nereye gideceğini bilmeden yola çıktı” der. İbrahim çağrıldığında, miras olarak vaad edilen yerin neresi olduğunu bilmeden gitmeye başladı. Kendi memleketi Ur’dan ayrıldığında nereye gideceğine dair hiçbir fikri yoktu. Tanrı tarafından çağrılmıştı ve yalnızca O’na güvenerek orayı terk etti. Ardından Harran’a vardı ve burada yaklaşık 5 yıl kaldıktan sonra (Yaratılış 12:4), Kenan diyarına doğru yoluna devam etti.
Tanrı’nın, İbrahim’e kendisini ilk kez nasıl ve ne zaman tanıttığını tam olarak bilmiyoruz, ancak kentin toplumsal özelliklerine bakıldığında İbrahim’in de putperest bir ailede büyüdüğünü tahmin etmek hiç de zor değil (Yeşu 24:2).
İbrahim’in memleketi olan Ur, Dicle ve Fırat nehirleri arasında yer alan, Mezopotamya olarak adlandırılan bölgedeki Keldani topraklarındaydı. Burası verimli topraklarla çevrili ve kültürel olarak oldukça gelişmiş bir yerdi. Ayrıca, Aden Bahçesi’nin yakınlarında yer alıyordu (Yaratılış 2:14) ve ileride inşa edilecek olan büyük Babil şehrine yaklaşık 150 kilometre mesafedeydi.
Eski Yaşamı Terk Etmek: İbrahim, putperestliğin yaygın olduğu bir ortamda yaşıyor olmasına rağmen Tanrı’nın çağrısına uyarak bu yaşam tarzını terk etti. Bu, bizlere eski alışkanlıkları terk etmenin ve dünyaya bağlı isteklerden uzak olmanın gerekliliğini öğretir. Aslında eski hayatın bakış açısından, Mesih’teki yeni hayat sıkıcı ve heyecansız görünebilir. Ancak bu şekilde düşündüğümüzde, bir Hristiyan olarak imanla eyleme geçmek, yeni bir ruhsal tanıklık ortaya koymak ve arzuladığımız dua konularında Tanrı’nın verdiği yanıtları görmek, imanımızı güçlendirecektir.
İmanla Sabır: İbrahim, Tanrı’nın vaat ettiği oğluna sahip olmak için yıllarca bekledi. Bu, bize imanla sabırlı olmayı ve Tanrı’nın zamanına güvenmeyi öğretir. Tanrı’nın kutsadığı İbrahim’in iman örneği gibi biz de her şeyden vazgeçip, tüm zorluklara rağmen hayatımızın sonuna kadar O’nunla birlikte olmaya ve sabırla hizmet etmeye devam etmeliyiz. Yüreklerimiz, Tanrı’ya olan sevgiye ve Rab İsa Mesih’in uğruna her şeyi geride bırakacak bir imana sahip olsun.
Tanrı’ya Güvenmek: İbrahim, oğlunu Tanrı’nın emriyle kurban etmeye çağrıldığında, hiç itiraz etmeden O’na tamamen güvendi. Bu bize, Tanrı’nın emirleri zorlayıcı olsa da, O’na olan güvenimizin ve sadakatimizin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Tanrı’nın vaatleri, İbrahim’e ve onun soyuna yapıldı. Birçok kişiden bahsederek, ‘Senin soyundan Mesih gelecek’ dedi. İbrahim’in imanı, bize birçok örnekle gösteriliyor ve İbrahim, onu miras alacağı yere gitmesi için çağrılınca, Tanrı’nın sözünü dinledi ve yola çıktı. Tanrı, bizi dünyevi uğraşları ve rahatlıkları terk etmeye çağrıldığında, O’na güvenip itaat etmek ve sahip olduğumuz her şeyden vazgeçmek çok zorlayıcı olabilir. Ancak, imanla itaat ettiğimizde Tanrı’nın vaatleri hayatımızda görülmeye başlar.
İsa, “Aynı şekilde sizden kim varını yoğunu gözden çıkarmazsa, öğrencim olamaz”. (Luka 14:33)
Dua edelim!
Ey Rabbimiz, her şeye gücü yeten tek Sensin!
Sana bütün kalbimizle tapınıyoruz. Özellikle, bizi krallığına çağırıp bu dünyada bir görev verdiğin için Sana şükrediyoruz. Senin çağrına sadık bir şekilde uymamız için lütfen yardım et ve iman yolculuğumuzda, alışkanlıklarımızdan yenilenmemiz için bize güç ver! Senin isteklerini yerine getirdiğimiz yaşamlara sahip olalım. Daima bizi kutsamanı diliyoruz.
İsa’nın adıyla, Amin!
Uygulama
- Sizce Mesih’e gelmenin önündeki en büyük engeller nelerdir? Ayrıca sadık bir şekilde Mesih’te olduğumuzda yaşamımızda ne gibi büyük engellerle karşılaşabiliriz? Lütfen düşüncelerinizi paylaşın.
- Tıpkı İbrahim gibi Tanrı tarafından çağrılsanız O’nun çağrısına nasıl tepki verirsiniz?
- Tanrı, egemen bir şekilde İbrahim’i putperestlikten çağırdığında ve onun aracılığıyla ulusları kutsamaya karar verdiğinde, İbrahim’in tepkisi ne olabilirdi?
Teşekkürler!
Dua İle Başla Hizmet Grubu
