Tüm uluslar için bir dua evi olsun!
“Davut, kendi kuşağında Tanrı’nın amacı uyarınca hizmet ettikten sonra gözlerini yaşama kapadı, ataları gibi gömüldü ve bedeni çürüyüp gitti.” (Elçilerin İşleri 13 :36)
Kral Davut, hayatı boyunca büyük mücadele içinde yaşadı ve diğer peygamberler gibi öldü ve gömüldü. Ancak o, sarayında oturduğu sürece, Rab’be karşı hep büyük hizmet etmek istedi. Tanrı için bir tapınak inşa edip, bu tapınağı tüm uluslar için bir dua evi olarak kullanmak istedi.
“Kutsal dağıma getirip Dua evimde sevindireceğim. Yakmalık sunularıyla kurbanları sunağımda kabul edilecek, Çünkü evime ‘Bütün ulusların dua evi’ denecek” dedi. (Yeşeya 56: 7)
Davut, sadece kendi yaşamı için yaşamadı; Halkını, çevresinde yaşayan halklara karşı hep mücadele ederek korudu. Tanrı’ya hizmet edebilmek için gereken bütün sorumlulukları üstlendi ve imanla yürüdü. Ama kendisi, ölümü geldiğinde, kutsanmış bir dirilişin umuduyla bağırarak vaat edilen sonsuz yaşama kavuşmak istedi.
Oysa bu çağda, kimin kutsanmış bir dirilişi olabilir ki?
Tanrı’nın bizim için yaptığı harika planıyla, ölümden dirilen İsa Mesih’e bakalım! İsa’nın ölümü, kusursuz bir son kurban olarak bizim günahımızın ve suçlarımızın bedeli oldu. O’nun kanı sayesinde, Tanrı’nın önünde biz doğru olarak kabul gördük. İsa Mesih aracılığıyla duyurulan müjdenin herkese kanıtlandığı gerçekler ise, günahlarımızın affedilmesinden söz etti ve bizi sonsuz yaşama kavuşturdu. Günahlarımız büyük ve çok fazla olsa bile tamamen affedildi. Yapmamız gereken tek şey ise; herşey O’nun egemenliği altında olan ve bütün gücün sahibi olan ‘Tanrı’nın Oğlu’na tapınmak için dua evinde buluşmaktır.
Dua evinde Tanrı’nın huzuruna geleceğimiz zaman artık hayvan kurbanları sunmuyoruz. Çünkü İsa’nın bizim günahımız için son kurban olduğunu, Kutsal kitap’ta yazılmıştır. Tüm uluslar için tapınak olan dua evi, yani kilise; insanların birleşmek için buluşacakları yer olarak kutsal yerin tanımlanmış amaçlarına işaret eder ve yaşamlarımızdaki Rab’be ibadetimizi temsil eder.
Dua evinde, Tanrı’nın halkı için arzuladığı merhamet üzerine, övgü ve dua amacıyla adanmış kutsal ibadet için buluşmak gerekir. Tanrı’nın halkı için kutsal alanlara sahip olan dua evinde, O’nun adını çağırmamız ve yüceltmemiz için toplanırız. Hatta bireylerin Rab’le sessiz bir yerde buluşmak için hizmet zamanlarının dışına çıkabilecekleri özel bir mezbür olabilir.
Dua evinde ibadet için toplandığımızda, (Çağdaş kiliselerin) birçoğunda müziğe, vaâza ve ilahilere çok önem verilir. Kutsalkitap öğretisi ile birlikte dua zamanları da ön sırada olabilir. Genellikle Tanrı’ya dua ederken; diz çöker, oturur veya ayakta dursak bile, O’na mutlak bağımlılığımız olduğunu itiraf ederiz. Tanrı’nın önünde alçakgönüllülük ile O’nun merhametine ihtiyacımız olduğunu söyler ve yalnızca O’nun gözünde doğru kabul edilmeyi bekleriz. Elbette, ettiğimiz duaların cevabı kendi istediğimiz gibi olmayabilir fakat yine de her koşulda,Tanrı’ya yürekten güvenmeliyiz.
“Kendi doğruluklarına güvenip başkalarına tepeden bakan bazı kişilere İsa şu benzetmeyi anlattı: “Biri Ferisi, öbürü vergi görevlisi iki kişi dua etmek üzere tapınağa çıktı. Ferisi ayakta kendi kendine şöyle dua etti: ‘Tanrım, öbür insanlara, soygunculara, hak yiyenlere, zina edenlere yada şu vergi görevlisine benzemediğim için sana şükrederim. Haftada iki gün oruç tutuyor, bütün kazancımın ondalığını veriyorum.’ “Vergi görevlisi ise uzakta durdu, gözlerini göğe kaldırmak bile istemiyordu, ancak göğsünü döverek, ‘Tanrım, ben günahkâra merhamet et’ diyordu. (Luka 18: 9-14)”
Dua evinde bulunan kurtuluş, ancak Tanrı’ya güvenip İsa Mesih’in adıyla olmalıdır. O’nun adını yüceltmek için yeryüzünde bir dua evi olsun!
Teşekkürler.
Dua ile Başla Hizmeti Grubu: Yazar SG