Musibetleri bir ceza olarak mı düşünüyorsunuz?

Sıkça duyduğumuz bir deyim vardır: “Bir musibet bin nasihattan iyidir.” Toplumda hatalı davranışlar sergileyen, yanlış yolda olan bir kişiye verilen yüzlerce nasihat(öğüt) onu doğru yola getirmek için her zaman işe yaramayabilir. Fakat tuttuğu bu yolda başına gelen bir bela, onun aklının başına gelmesine ve yaptığı hatayı anlamasına yarayan bir ders olur.

Bazı insanlar; musibetleri, sadece kötü insanların başına gelen birer ceza olarak düşünür. “Tanrı, doğruların tarafındadır ve tüm sıkıntılarını giderecektir. Bir kişi acı çekiyorsa, mutlaka bir günah işlemiştir” diye düşünülür.

Tevrat ve Zebur’un Eyüp bölümünde geçen; Eyüp’ün, başına gelen musibetler ve bu musibetler karşısında nasıl davrandığına bakalım.

RAB Şeytan’a, “Nereden geliyorsun?” dedi. Şeytan, “Dünyada gezip dolaşıyorum” diye yanıtladı. RAB, “Kulum Eyüp’e gördün mü? Çünkü dünyada onun gibisi yoktur. Kusursuz, doğru bir adamdır. Tanrı’dan korkar, kötülükten kaçınır.” (Eyüp 1:7-8)

Eyüp, doğudaki insanların en zenginiydi. Yedi oğlu ve üç kızı vardı. Sabah erkenden kalkar ve çocuklarını günahlarından arındırmak için, her biri adına, Rab’be yakmalık sunu sunardı.

Bir sabah Eyüp’e haber geldi: “Öküzler çift sürüyor, eşekler onların yanında otluyordu. Sabalılar baskın yaptı, hepsini alıp götürdü. Uşakları kılıçtan geçirdiler. Yalnız ben kaçıp kurtuldum.” O daha sözünü bitirmeden başka bir ulak gelip, “Tanrı ateş yağdırdı” ve “Koyunlarla uşakları yakıp küle çevirdi. Ben kaçıp kurtuldum durumu sana bildirmek için dedi. O daha sözünü bitirmeden başka bir ulak gelip, “Kildaniler, üç bölük halinde develere saldırdı” dedi, “Hepsini alıp götürdüler, uşakları kılıçtan geçirdiler.” O daha sözünü bitirmeden başka bir ulak gelip, “Oğullarınla kızların ağabeylerinin evinde yemek yiyip ve içerken ansızın çölden şiddetli bir rüzgar esti” dedi, “Evin dört köşesine çarptı; ev gençlerin üzerine yıkıldı, hepsi öldü.” (Eyüp 1:5-18)

Böylesine musibetler sizin başınıza gelmiş olsaydı ne yapardınız?

Bütün bu olaylara karşın Eyüp günah işlemedi ve Tanrı’yı suçlamadı.
“Bu dünyaya çıplak geldim, çıplak gideceğim. RAB verdi, RAB aldı, RAB’bin adına övgüler olsun!” (Eyüp 1:20-22)

Başımıza gelen her türlü olay karşısında günah işlememeli ve başımıza gelen kötü olayları, Tanrı’dan gelen bir ceza olarak düşünmemeliyiz. Tanrı, sevgisi sayesinde ve lütfuyla bizleri kurtardı. İsa Mesih, haç üzerinde bizim günahlarımızı kendi üzerine yükledi. Ve bizi kötülüklerden arındırdı. Bizim cezasını çekmemiz gereken günahların kefaretini kendi üzerine alıp, bedelini bizim adımıza ödedi ve cezamızı, berekete dönüştürerek bize geri verdi.

Peki başımıza gelen kötülükler Rab’den değilse; o halde Rab, neden yardım etmiyor ve izin veriyor? Bu soru, günlük hayatlarımızda sıkça karşılaştığımız ya da düşündüğümüz sorulardan biridir. Kötü şeyler olduğunda, biz o kötü şeyleri yaşarken, Tanrı’nın nerede olduğunu ve neden bize yardım etmediğini sorgulamışızdır mutlaka. Elbette ki Tanrı, başımıza gelen tüm kötülükleri önleyebilir. Bir mucize gösterip, olayların akışını baştan sona değiştirebilir.

Eyüp’e baktığımızda, hiç suçlu olmadığı halde, başına gelen belalarla mücadele edip acı çekiyordu. Eyüp’ün en yakın üç arkadaşının düşüncesi; ”Eyüp, günah işlediği için Tanrı tarafından cezalandırılıyor” şeklindeydi. (Eyüp 4: 7-9) Fakat bunun bir ispatı yoktu. Bu fikre göre Eyüp’ün başına gelen tüm olumsuzluklar ‘merhametli’ Tanrı’nın yüzündendi. Merhametli olan Tanrı’nın merhametsizce belalarla ceza vermesi gibi düşünceler ne kadar mantıklıdır? Bu düşünce; Tanrı’nın, insanlara sadece haklı olmaları durumunda yardım edebileceği yönündedir ve Tanrı’yı noksanlaştıran bir düşüncedir.

Hayatınızda kötü şeyler olduğu zaman, zorluklarla karşı karşıya kaldığınızda neden bu tarz sıkıntılara maruz kaldığınızı her zaman anlayamayabilir ya da herhangi bir tahmin yürütemeyebilirsiniz. Fakat her zaman hatırlamanız gereken bir şey vardır: Tanrı, sizinle birliktedir ve sizi sonsuz bir sevgiyle savunmaktadır. Tanrı’nın oğlu İsa Mesih’in, daima bizimle birlikte olduğunu ve yardıma hazır olduğunu hatırlayın. O, sizin neler yaşadığınızı, ne hissettiğinizi tümüyle biliyor. Her şeyi gören Tanrı, tüm acılarınıza şifa verir ve teselli eder.

Başınıza gelen her türlü musibet karşısında, yaşadığınız sıkıntılı duruma değil; her koşul ve şartta bize merhamet ve şefkat gösteren Tanrı’nın sonsuz sevgisine sığının ve O’nun size yardım etmesine izin verin. Tanrı’ya güvenin ve kötülüğe iyilikle karşılık vererek, Rab’bi umutla bekleyin. Hatalarımızın sonuçlarına çözüm arayışlarımızda Rab her zaman adil ve yetkindir.

Tanrı’nın, sadece iyilere iyilik yaptığı ve kötüleri kötülükle cezalandırdığı düşüncesi; Tanrı’nın karakteriyle uyuşmamaktadır.

“Çünkü sizin için düşündüğüm tasarıları biliyorum” diyor RAB. “Kötü tasarılar değil, size umutlu bir gelecek sağlayan esenlik tasarıları bunlar.” (Ye 29:11)

Kutsal Kitap’a göre başımıza gelen kötü olayları; Tanrı’nın bize verdiği ceza olarak düşünmemeli ve bu tarz olumsuz olayları, kendimizi suçlu çıkartan düşünceleri besleyerek, Tanrı’ya bağlamayı reddetmeliyiz. Sonuçta bize acı veren her olay, kendi günahlarımızın bir sonucu olsaydı; o zaman bütün acıların, tamamen Kurtuluşu yok ettiği sonucuna varırdık. Oysa imanlılar arasında yaşayan ve daima doğrulukla hareket eden Hristiyanların da birçok acı çektiğine tanık oluyoruz ve bir suçu olmadığı halde yalan ifade ile acı çektiğini görüyoruz.

“Seni asla terk etmeyeceğim, Seni asla yüzüstü bırakmayacağım.” “Rab benim yardımcımdır, korkmam; İnsan bana ne yapabilir?” Isa Mesih dün, bugün ve sonsuza dek aynıdır. Çeşitli garip öğretilerin etkisine kapılıp sürüklenmeyin. Yüreğin yiyeceklerle değil, Tanrı lütfuyla güçlenmesi iyidir. Yiyeceklere güvenenler hiçbir yarar görmediler. (Ibranliler 13:6-9)

Başınıza gelen her türlü musibet karşısında, nasıl davranacağınızı biliyor musunuz?

Bunun için dua ile başlayın.
S&S