Handa yer yok

Anadolu kültüründe, misafire çok büyük önem verilir. Anadolu halkı; misafiri evin, odanın baş köşesine oturtur. Misafir geldiğinde onu yemek masasına oturtur ve misafirin kullanacağı yemek takım eşyalarının hiç kullanılmamış, temiz ve sağlam olmasına dikkat eder. Gelen misafirler birden fazla ise hizmete büyükten başlanır. Gelenler davetsiz misafir olsa bile, hane sahibi onların yorulmaması için hal hatır sormadan hemen yiyecek bir şeyler ikram eder ve uzun yolculuklarının ardından dinlenebilmeleri için yorganlar hazırlar. Hane sahibi, misafiri rahat ettirmek için her türlü hizmeti yapıp kusursuz olmaya çalışır ve misafiri, kendini olduğu gibi gönülden korur.

Beytlehem’de, geleceği yüzyıllar öncesinden müjdelenmiş olan Krallar Kralı İsa’nın doğumu yaklaştığında; Celile’nin Nasıra Kenti’e gelen annesi Meryem ve onun nişanlısı Yusuf, doğum için uygun bir yer bulamıyorlardı. Orada hiç misafirperverlik göremediler.
Çünkü handa yer yoktu!

“Onlar oradayken, Meryem’in doğurma vakti geldi ve ilk oğlunu doğurdu. İsa’yı kundağa sarıp bir yemliğe yatırdı. Çünkü handa yer yoktu.” (Luka 2: 6-7)

İncil’in Luka 2. bölümünü okuduğumuzda; Yusuf ve Meryem, kendi memleketlerindeki akrabaları arasında, muhtemelen konaklayacak yer arıyorlardı. Fakat bütün konuk odaları, nüfus sayımı nedeniyle doluydu ve handa yer yoktu. Özellikle Luka 2: 6-7; İsa Mesih’in, bir köylü evinin ahırında doğduğunu ve hayvanların beslendiği yemliğe yatırıldığını açıkça belirtir. Burada doğan Krallar kralı, Kurtarıcımız Mesih İsa’in, bir sarayın salonunda doğmadığını anlıyoruz.

‘Handa yer yok’ nedeniyle Mesih’in, bir ahırın yemliğine yatırılması çok dikkat edilmesi gereken bir konudur. Bunun sebeplerinin; Tevrat, Zebur ve İncil’e bakarak belirlenmesi gerekir. Mesih’in doğuşu için verilen Müjde’ye bakıp; ‘Handa yer yok’ konusunu inceleyelim.

Mesih İsa doğuştan, halk tarafından hor görülüp açıkça reddedildiği görülüyor.

Kutsal Kitap’ta şöyle yazdı. “İnsanlarca hor görüldü, yapayalnız bırakıldı. Acılar adamıydı, insanların yüz çevirdiği biri gibi hor görüldü, O’na değer vermedik.”(Yeşaya 53:3 ) Mesih; halk tarafından reddedilmeye ve acı çekmeye geldi. Kendi görkemini ve onurunu kenara bırakıp, bir hizmetçi gibi yaşadı.

İsa Mesih’in bir yemliğine atılması ve insanlar tarafından hor görülmesi, beklenilenden daha uygun olamazdı. “Güzellik veya yüceliği” olmadan, çarmıhta ölmek için doğan bir erkek bebek; en aşağılayıcı şekilde ahırda doğdu ve doğumuna bağlı olarak, kendisine sunulan hiçbir şey yoktu.
İsa, Krallar Kralı olduğu halde, bir kral gibi sarayda doğup; mücevherlerle süslenen mor renkte giysilerin içine yatırılmadı. Çünkü O; haç üzerinde acılar çekip, ödünç alınmış bir mezara gömülecek olan Kurtarıcıdır.
İsa Mesih; Kurtarıcı olarak dünyasal yaşamın en mütevazı halini yaşadı ve hayatı boyunca, köylüler gibi giyinip; oradaki balıkçılar, vergi görevlileri, hastalar, yoksullar ve kendisini takip eden bir çok zayıf insanla birlikteydi.

İsa, başını koyacağı tek bir yastığı bile olmadığında; “Tilkilerin ini, kuşların yuvası var, ama İnsanoğlu’nun başını yaslayacak bir yeri yok.” dedi. (Matta 8:20) Tilkilerin yeryüzünde inleri vardır. Burada kendilerini tehlikelerden korurlar, dinlenirler ve mücadele ederler. Fakat kendisine ‘İnsanoğlu’ ifadesini kullanan İsa’nın; yorgun olduğu zaman başını nereye yaslayacağı, nerede dinleneceği ve nerede uyuyacağı belli değildir.
Yaratılan her şeyin Rab’bi olmasına rağmen kudretli Tanrı, “İnsanoğlu” olarak, dünyadaki en alçaltılmış gerçeği gösterdi. O’nu takip edenler, İsa’nın dünya görkemliliğini ve zenginliğini beklediler. Fakat Mesih, kendisini “İnsanoğlu” olarak şekillendirdiğinde, bu şeklin içerisine Tanrısal olan tarafını koymadı. O, İsa olarak yeryüzüne geldiğinde, gerçekten insan doğasına sahip olarak yaşadı ve öte yandan, gerçek bir şekilde Tanrı’ydı. Öyle ki, peygamberin söylediği gibi İmmanuel bizimle birlikte olan Tanrı; insan bedeninde tezahür etti.

Bir yemlikte doğdu ve doğumunun Müjde’si fakirlere ilan edildi.

Nöbet tutan ve kuşkusuz şekilde fakir olan çobanlara görünen melek; “Bu size bir işaret olacak; bezlere sarılmış ve yemlikte yatan bir bebek bulacaksınız” dediğinde; Mesih’in bir yemlikte bulunacağını hemen anladılar ve aramaya başladılar.
Çobanlar, sevinç dolu duygularla heyecanlıydılar ve şüphesiz olarak inanıyorlardı. Peki bu nasıl olabilir ki? Beytlehem’de doğmuş olan Krallar Kralı bebek İsa’nın, daha doğumundan itibaren fakirlerin ortak felaketlerinden daha da kötü durumda olan bir kral olduğuna inanmak mümkün değil.

Yoksullar, kraliyetin sürdüğü yaşam ile pek ilgilenmez ve heyecanlanmaz ancak kendi tecrübe ettikleri yaşama doğan Kurtarıcı Kral, onları inançla yaklaştırır ve heyecanlandırır.

Nöbet tutan çobanlar; “Bir Melek bize iyi bir haber; müjdeledi. Davut’un kentine Kurtarıcı doğmuş ve bu; ‘Rab olan Mesih’tir” dedi.
“Sizler de bu Müjde’yi arkadaşlarınıza duyurun. Bezlere sarılmış ve yemlikte yatan bir bebek; kral Herodes gibi olmayacak ve Sezar gibi tarlalarımızı asla ordularla ezip geçmeyecek ve kendi krallığı için sürülerimizi kesmeyecek. Çünkü İsa, yoksulların arasında doğdu ve daha şimdiden, O’nun sevgisini gördük. İsa; Kurtarıcı Mesih’tir!”

Çobanların konuşmalarına göre; İsa yoksullar için dünya hükümdarı olacaktı. ‘Halk arasında olan acıyı dindirecek ve günahları arındıracaktı.’ Dünyanın gerçek Kral Mesih İsa, zamanla yeryüzünde fark edilecekti.

Yemlikte olan barış prensi İsa Mesih, gerçek kraliyetin başlangıcıydı! Oradaki yoksullara ve tüm milletlere, ırkımızın sevgi ile bağışlanacağı müjdelendi. Hiçbir şekilde ayrım olmadan herkesin tapınacak Kral ve Efendi olan Rab’bımız İsa’ya övgü ve yücelik olsun!

Tanrı’nın Kuzu’su İsa Mesih, en mütevazı bir şekilde kefaret olarak sunuldu.

Bir eşekte oturan Kralların Kralı Mesih; görevini tamamlamak için Kudüs’e vardığında, halk İsa’yı görkemli bir şekilde karşıladı. Yoluna ağaç dalları ve kıyafetlerini sererek O’na tapındılar. “Davut oğlu’na Hozana! Rab’bin adıyla gelene övgüler olsun. En yüceler de Hozana!” dediler. (Matta 21:6-11)
Eğer yanılmıyorsam İsa Mesih; bir eşeğe bile ödünç alınmış ve kendine alçaktı. İsa’ya, halkın çoğunluğu yüksek sesle; ‘Hozana’ diye seslendiler.
Hedefine doğru ilerleyen İsa’nın, krallığına daha da yaklaşmak ve yetkinliğinden yararlanmak istediler. İsa, kalabalık içinden O’nu görmek isteyenlere hiçbir kaba söz veya davranışta bulunmadı ve insanları kendisinden uzaklaştırmadı. Oğlunun iyileşmesi için bağırarak yalvaran bir memurun veya cinlere tutulmuş olan kızının iyileşmesi için yardım isteyen bir annenin sesine hiçbir zaman kayıtsız kalmadı ve daima günahlarını bağışlayarak onların iyileşmesini sağladı.
İsa’nun kıyafetinin eteklerine dokunursa hastalığının son bulacağını düşünen ve bu düşünceyle O’na yaklaşan kadın, düşüncesinden şüphe bile duymadı.
Çünkü İsa, halkın kendisine erişebileceği yerlerdeydi ve onların şifa bulması için, kendisine dokunmalarına izin verirdi. Acı ve sefalet içinde çıkan seslerine kulak veriyordu. İsa’nın merhametli yüreğiyle, her yerde esenlik ve barış ruhu vardı. Işığı, kendisinin ötesindeki yerlere bile akıyordu.

İsa, İnsanoğlu olarak yeryüzüne geldiğinde; ‘Handa yer yok’ diye reddedildi ve ahırdaki bir yemliğe atıldı. Kurtarıcı İsa Mesih; daima günahkârlar, yoksullar, vergi görevlileri ve acı çeken insanlar arasındaydı ve onlarla birlikte oturup, onlarla birlikte yiyordu. Tıpkı bebekliğinde bir yemlikte olduğu gibi…

İsa Mesih, “bütün yorgunlar ve yükü ağır olanların, O’na gelmesini istiyor. O, bize rahat verir. Yumuşak huylu ve alçakgönüllü olan İsa Mesih’ten öğrenip boyunduruğunu yüklenin.” (Matta 11:28)
Bize dünyanın verdiği boyunduruğun yüküne bakın. Aldatıcı hileleri ve hırslı planları ile Rab’be karşı olmayı savunuyor.
Birçok kültürde; bataklık olduğunun farkına varılmayan ve Rab’den uzak yaşanan yaşamları sık sık görüyoruz. Birçok gezgin, bu tarz yaşamlar içinde huzuru arayıp duruyor. Oysa İsa Mesih’in boyunduruğunun manevi kazancı dünyada yok!
Bu nedenle; handa yer olmasa da yüreklerinizde, İsa Mesih için yer olmalı.

İsa Mesih, insanoğlu olarak yaşarken; yoksulların ve günahkârların kardeşi gibi davranan, gerçek bir hükümdardı.

Yeryüzünün en yüce olanları, şan, şereflerimiz, zevklerimiz, Efendimiz ve Rab’bimiz Mesih ile birlikte olsun.

İsa’ya, Kurtarıcı olarak kabul etmek için yüreğiniz açık olsun! İsa’ya “Han’da olmayan yeri” için dua ile başlayın.