Yargılamak nedir?

Yargılamak nedir? Birbirimizi kolaylıkla yargılarız ama acaba, buna yetkimiz var mı?

Şöyle durup düşündüğümüzde; bugüne kadar çevremizde gördüğümüz bütün insanların, o ya da bu şekilde, çevrelerindeki başka insanlar hakkında yargılayıcı ifadeler kullandığını görürüz: “Bilmem kimin oğlu hırsız, ötekinin kızı ağırbaşlı değil, diğerinin karısı dedikoducu” gibi söylemlerle yargılayıcı düşüncenin, dünyamıza ne kadar çok yayılmış olduğu gerçeğini fark ederiz. Peki insanoğlu olarak, birbirimizi yargılama hakkına sahip miyiz? Rab’bin, bu konuyla alakalı, Kutsal Kitap’taki sözlerine göz atalım:

‘Dış görünüşe göre yargılamayın, yargınız adil olsun.’ (Yuh 7:24) Gerçekleri araştırmadan, sadece görünene bakarak, sonuç cümleleri kullanıp yargılayıcı davranmak, Allah’ın onay vermediği bir durumdur.

‘Kimseyi kötülemesinler. Kavgacı değil, uysal olsunlar. Herkese her zaman yumuşak davransınlar.’ (Titus 3:2). Bu ayetten de anlaşılacağı gibi Tanrı bizleri, nazik olmaya davet etmektedir. Önyargının olduğu yerde nezaket söz konusu olamaz.
Görüldüğü gibi Tanrı, bizlerin birbirimize karşı önyargılı davranmasını istememektedir.
Elbette kusursuz insan yoktur. Fakat doğru olan; başkalarının kusurlarını aramak yerine kendi kusurlarımızı değerlendirmektir. Aksi halde ikiyüzlülük etmiş oluruz. Bu konuyla alakalı; elbetteki referansımız yine Kutsal Kitap olacaktır:

“Başkasını yargılamayın ki, siz de yargılanmayasınız. Çünkü nasıl yargılarsanız öyle yargılanacaksınız. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız. Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği farketmezsin? Kendi gözünde mertek varken kardeşine nasıl, ‘İzin ver, gözündeki çöpü çıkarayım’ dersin? Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün.” (Matta 7:1-5)”

“Aynı günah hakkında kendimiz günah işleyip taahhüt ederken, başkalarını işaret ettiğimiz de kendimizi kınıyoruz. Kendi kendimizi yargılıyoruz ve yargılanmaya kapı açıyoruz. Kendimizi bu konuda mahkum ediyoruz.” (Romalılar 2:1)

“Din bilginleri ve Ferisiler, zina ederken yakalanmış bir kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsa’ya, “Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı” dediler. “Musa, Yasa’da bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin?” Bunları İsa’yı denemek amacıyla söylüyorlardı; O’nu suçlayabilmek için bir neden arıyorlardı. İsa eğilmiş, parmağıyla toprağa yazı yazıyordu. Durmadan aynı soruyu sormaları üzerine doğruldu ve, “İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın!” dedi. Sonra yine eğildi, toprağa yazmaya başladı. Bunu işittikleri zaman, başta yaşlılar olmak üzere, birer birer dışarı çıkıp İsa’yı yalnız bıraktılar. Kadın ise orta yerde duruyordu. İsa doğrulup ona, “Kadın, nerede onlar? Hiçbiri seni yargılamadı mı?” diye sordu.
Kadın, “Hiçbiri, Efendim” dedi. İsa, “Ben de seni yargılamıyorum” dedi. “Git, artık bundan sonra günah işleme!” (Yuh 8:3‭-‬11)”

Yargılama konusunun kalbi olan bu olayda, zina eden bir kadını yakalayan ve onu orta yere getirip taşlamak için salya akıtan insan topluluğu var. Kadını İsa’nın önüne getirip taşlamak istediklerini söylediklerinde İsa onlara, unuttukları bir gerçeği hatırlatır. Bütün insanların günahlı olduğu gerçeğini… Ve kadın, insanlar dağılıp da tek ve gerçek yargıçla; yani İsa’yla kaldığında, İsa onu yargılamıyor. Bir daha günah işlememesi için uyarıp, affediyor.

Tek gerçek ve adil yargıç Allah’tır.

Hiç birimiz günahsız değiliz. Masum ve doğru değiliz. Kimseyi yaptıklarından dolayı acımasızca yargılamayalım. Bunun için dua ile başlayalım.